24 Mayıs 2012

MYANMAR, Bölüm 7

Ngwe Saung
Ngwe Saung

Yastığımı da unutup Nyaungshwe'ye, Aquarius Inn'e veda ediyorum. Önce bir pikapın arkasında, iki fransız ve tabi ki bizim dört Wuhanlı ile yol ayrımına, Yangon otobüsüne bineceğim yere gidiyoruz. Oradan 500 kilometreyi 15 saatte alacağım otobüs yolculuğu başlıyor. Inle Lake'e geldiğim otobüsten daha konforlu bir otobüs nihayet. Wuhanlılarla biraz konuşuyorum; onlar benden bir sonraki otobüse binecekler. Oldukça yavaş ilerliyoruz dağlık araziden. Sık sık yol yapım çalışmaları yüzünden bekliyoruz dakikalarca. Sırtlarında çakıl veya ermiş asfalltla yüklü sepetler taşıyan işçileri seyrediyorum. 

Gece daha önceden tanıdığım mola yerinde duruyoruz. Otobüsten inip daha birkaç metre uzaklaşmadan, Wuhanlılardan birisinin karısı yapışıyor koluma ağlamaklı. Nasıl panik içinde nasıl ağlıyor anlatamam. İndiği otobüsü şimdi bulamadığını anlatıyor nefes nefese. Dizi dizi otobüs arasında kaybolmuş. Sakinleştiriyorum, mola yerine doğru ilerleyip eşini bulmaya çalışalım diyorum. Allahtan biraz sonra kocası görüyor ve buluyor bizi. Wuahnlıları son görüşüm bu oluyor.

Sabah gün doğumunda Yangon'a varıyoruz. Kavga döğüş bir taksi buluyorum ve sahile gidecek bir otobüs bulma umuduyla diğer otobüs terminaline bir saatlik bir yola düzülüyoruz. Malesef Chaung Tha Beach'e giden otobüsü ucu ucuna kaçırmışım. Çaresizce Pathein otobüsüne biniyorum. Altı saat sürüyor oraya varmamız. Terminalden bu kez bir motosiklet-taksinin sırtında kasabanın küçük terminaline gidiyorum. Chaung Tha otobüsü yine kaçmış. Ne yapalım, ben de Ngwe Saung'a gitmeye karar veriyorum.

Otobüsü beklerken karnımı doyuruyorum. Otobüsüm geliyor ve biniyorum. Yine orta koridorda tabureler. İki saatlik yolu, geçtiğimiz her yerleşim yerinde durup yolcu indirip bindirerek ya da mektupları dağıtarak üç saatte alıyoruz. Yorgunluktan ölüyorum, bir an önce varsak artık. Akşam üstü varıyoruz Ngwe Saung'un kuzey ucuna. Burada yandan sepetli bir bisiklet-taksiyle 20 kilometrelik sahilin güney ucundaki Shwe Hin Tha Hotel'e varıyorum. 

24 saati bulan, 1 pikap-3 otobüs-1 taksi-1 mototaksi-1 bisikletaksi kadar süren ve yer yer eziyete dönen yolculuktan sonra denizi, Bengal Körfezini görmek derin bir nefes aldırıyor. Yorgun kaslarım, kemiklerim birazdan huzura erecek. Otel dediğime bakmayın, lükslükten tümüyle uzak ama oldukça büyük bir tesis burası. Birkaç betonarme birkaç ta ahşap bungalowdan oluşan güzel bir konaklama yeri. Hemen üzerimi değiştiriyor ve sahile iniyorum. O kadar sakin ki, birkaç yerli ve yabancı turistten başkası yok. Güneşin batışıne seyre dalıp Ulmo'nun müziğini dinliyorum. 




Son bir not daha düşeyim bitirmeden. Lonely Planet'in Myanmar üzerine ağır politik eleştirilerine önceleri önyargıyla yaklaştığımı, bu eleştirileri -medeni- batılıların hafif küstahlıklarıyla bağdaştırdığımı kabul ediyorum. Ancak her geçen gün, yani ülkeyi ve güzel, güleryüzlü, kibar ve alçakgönüllü insanlarını, onların yaşayışlarını gördükçe fikrim değişmeye başladı. Acıklı diyebileceğim bir manzara karşısında cuntaya kızgınlık duymamak zor. Başkent dahi elektrik kesintileriyle boğuşuyor. Sokak lambaları yanmıyor. İnsanlar sanki kendi kaderlerine bırakılmış gibi.

Şehirlerarası yollar berbat. Özellikle kentler dışında temiz su sıkıntısı çok fazla. Doğal kaynakları bakımından zengin olan bu ülkenin insanlarının temel gereksinimelerini bile zorlukla sağlayabilmeleri insanın içini acıtıyor.

1 yorum:

Didem dedi ki...

Ertuğrulcuğum, muhteşem bir Myanmar gezisi yaptırdın bize.
İleride, kızın Yollarda'yı okuduğunda bir hazine bulacak karşısında.