13 Ocak 2009

















İki karıştı buz. Buzun üzerinde bir başınaydı, yürüyordu. Tam ortasına geldi gölün. Soğuktu rüzgar, keskindi. Kulakları sızladı, burnu sızladı, gözlerini kapadı. Gözünden iki damla yaş düştü iki karış gri buza. Hava donmuştu buzun içinde; balıklar donmuştu, minik , sarı balıklar. Diz çöktü adam. Elindeki kırmızı gelinciği bıraktı buzun üzerine. Gözyaşı asit gibi eritti, içine işledi buzun . Adam bir başınaydı, altında altın sarısı balıklar.

Gözyaşı balığı kurtardı, buzu çözdü. Çiçek dondu, hapsoldu içine iki karış buzun. Bir başınaydı gözü yaşlı adam.

Keskin bir rüzgar vardı. Adam yürüdü. Balık derinlere indi, balık altın sarısı, gelncik kan kırmızı ve adam bir başınaydı.

ŞEYLER, ÇİNLİ ŞEYLER 1






















Çin'de mobilyaları görüp de etkilenmemek mümkün değil. Son derece ince bir işçilikle, emekle yapılmış, yüzlerce yıılık bir geçmişi olan bu mobilyaların en tipiklerinden birisi , belki de ilk göze çarpanı işte bu sandalyeler. Çinlilerce gücün sembolü olmuş bu sandalyeler üç kategoriye ayrılıyor. İlki yandaki fotoğrafta bir örneğini gördüğünüz , kol dayanma yerleri olan ve sırtı çember biçimli olanı. Bu tür sandalye tümüyle imparatorluk ailesine ait olan tür. İmparator ava çıktığında, hizmetlilerinden birisi sırtında sandalyesi ile onu takip edermiş, istediğinde oturup dinlenebilsin diye.


İkinci tür sandalye daha sert bir çeşit ağaçtan imal ediliyor ve sırt kısmı yuvarlak değil düz bir forma sahip ve kol dayanan kısmı ise daha genişçe. Genellikle eğitim gören öğrenciler kullanıyor.

Düz sırtlı ancak kol dayama yeri olmayan üçüncü tür sandalye, daha basit özelliklere sahip ve vasıfsız ağaçlardan üretiliyormuş. Çin'in kuzeyindeki kırsal alanlarda halen kullanımakta.