22 Haziran 2006

21 HAZİRAN 2006 - AYVALIK

Yılın en uzun gününü Ayvalık'ta karşılamak varmış. Yanıyordu bugün ortalık. Ayvalık Merkez'de 37, Teknik-Güç Birliği'nde 35 derece. Sayfiye yerlerinde sıcağı tarif etmek için sarı veya kırmızı renk yetersiz, eksik bir benzetme bence. Lacivert renkte buralarda sıcak. Evet, lacivert valla. Ne bileyim, belki denizin yanıbaşında olduğumuzdan.

Cunda'ya tekneyle yanaşırken, limanın ve restoranların sağına düşüyordu , o güzelim konak; Hani nerede olduğuna kendisinin de şaşırdığına emin olduğum, sema dönen mevlevi derviş heykeli var ya, tam onun arkasında. Belli ki eski bir rum yapısı. Yıkık dökük, fena bir halde. Ne hayallere daldım bir bilseniz. Benim olsa, aslına uygun restore ettirsem diye.

Nasıl seviyorum ben Ayvalık'ı. Her şeyini. Eski sokaklarını. Akıllanmış emlakçıların satmaya uğraştığı Rum evlerini. Meydandaki minyatür balık halini. İmren Pastanesi'nin lor tatlısını, hoşmerimini. Gediz'in lor peynirini. Tansaş'ın yanıbaşındaki tostçuları, hatta Tansaş'ın serin taş binasını. Gümrük'ten meydana yürürken, ara sokaklardaki küçük lokantaları. Meyve-sebze haline gelmeden, yine sokak aralarına dağılmış şrin birahaneleri ve kokularını. Engürü'nün sahilinden denize girmeyi. Ve daha bir sürü şey işte.

Ayvalık'tan lacivert sevgiler...

Sahte Hunter'la yemek sonrası keyfi... Olsun , biz onu Hunter sanıp bol bol kemik verdik, bir mangal sefası sonrasında. Nasiplendi garibim. Gerçi ondan sonra da bir daha görmedik. Zaten bu sene Ayvalık'ta ne doğru dürüst sokak kedisi var ne de köpeği. Posted by Picasa