18 Mayıs 2012

MYANMAR, Bölüm 3

Botataung
Yangon

Akşam saat altıda otobüsle Bagan'a gideceğim. Yani şehri gezmek için bol bol vaktim var. Bütün garsonlarının yüksek sesle şarkılar söylediği Motherland Inn 2'nin minik restoranında kahve, bir dilim ekmek, marmelat ve yağda yumurta ile güçlü bir kahvaltıdan sonra ver elini Yangon sokakları.



Güneyde, limana yakın bir bölgedeki Botataung Paya, kentin 3. büyük pagodası. Bugün hava oldukça sıcak ama nasıl güzel bir mavi gökyüzü var anlatamam. Aslında Botataung planlarımda yoktu ancak Sula Paya'yı gördüğümde yaşadığım hayalkırıklığı yüzünden bir değişiklik yapmak durumunda kaldım.










Girişte tabi yine ayakkabılar çıkıyor, bilet parası ödeniyor. Kalabalık burası. Sanırım Buda'nın saç teli çekiyor bu kadar insanı. Pagodanın iç yapısı çok ilginç. Yukarıdan bakınca sekiz köşeli yıldız şeklinde olduğunu varsaydığım odalardan geçiyorsun. Bilim-kurgu filmi gibi. Tarkovsky'nin hiç bitmeyen Tokyo otobanlarına benziyor. 
























Sula Paya
Uzun bir yürüyüşün ardından hemen Sula Paya'nın güneyindeki Mahabandoola Garden'a ulaşıyorum. Küçük, yeşil ve huzur dolu bir park burası. Ortasında Özgürlük Anıtı'nın bulunduğu bu park yakın geçmişte Budist rahiplerin hükümete karşı ayaklandıkları 2007 olaylarında önemli bir toplanma yeri olmuş.

Hayal kırıklığına rağmen Sula Paya'ya girip bir-iki  kare fotoğraf çekiyorum. Yok, yine ısınamadım buraya.

Biraz ilerde Myanmar'daki ilk wifi deneyimimi yaşayacağım Cafe Kiss'e oturuyorum. Soğuk birşeyler içip mesajlarımı kontrol ediyorum. 













 Sri Kali, kentin irili ufaklı Hint tapınaklarından sadece biri. Şansıma tadilat yapılıyordu, içeri giremedim. O kadar renkli bir yapı ki, çok hoşuma gidiyor. Bonyoke Market'a geçiyorum burada fazla vakit geçiremeden. Hediyelik eşyaların doldurduğu koridorlardan geçip, dün yemek yediğim sokak satıcısında karnımı bir önceki menü ile doyuruyorum. 

Otobüs saati yaklaşıyor. Yol üstünde bir diğer Hint tapınağı Sri Dewi var. Deli gibi bir yağmur başlıyor. Yok yok ben bugün Hint tapınaklarına giremeyeceğim. Tanrı beni budist pagodalarına itekliyor sanki. 

Hostele varıyorum yarı ıslak. Dün gelir gelmez aldığım otobüs biletimi bulamıyorum, panik başlıyor. Resepsiyondaki kızlar durumumu görüp müdahele ediyorlar. Bir kağıda biletimi katbettiğimi not edip elime tutuşturuyorlar. Taksiye biniyorum iki fransız turistle. Nasıl bir trafik var, umarım kaçırmayız otobüsü. Bollywood filmlerindeki gibi bir otobüs terminaline varıyoruz zar zor. İnsan ve araç kalabalığından iğne atsan yere düşmez. Koltuk numaram 29. Otobüsün yarısı yabancı turist. Dokuz saati bulan yolculuğum başlıyor.

NOT: Anlatmadan geçemeyeceğim. Her ne kadar turist sayısı çok fazla değilse de otellerde, hostellerde ve pansiyonlarda yer bulmak bazen zor olabiliyor. O yüzden Yangon'a vardığımda ilk işim resepsiyondan bir sonraki durağım olan Bagan için bir yer ayarlamak ve otobüs bileti almak oldu. Bununla ne kadar doğru biriş yaptığımı Bagan'a vardığımızda otobüstekilerin büyük çoğunluğunun gecenin saat dördünde kapı kapı gezip yer derdine düştüklerinde anladım.
 

 

Hiç yorum yok: