14 Nisan 2005

Arjantin ve 20. Yüzyıl

Yirminci yüzyıla girerken, milyonlarca Avrupalı göçmene rağmen, Arjantin, dünyanın en zengin ülkelerinden biri haline gelir. Bu zenginliğin getirdiği olumlu etkiler, insan hakları konusunda yapılan gelişmeler 1930'daki ilk askeri darbeye kadar sürer. Tarihinde sürekli askeri darbeler yaşayan Arjantin, 1943'teki bir diğer darbede, yeni bir liderle tanışır: Juan Domingo Peron. (Aslında , eğer üşenmezsem, ayrı bir yazı hazırlamak istiyorum Peron ve onun son derece ilginç hayatı hakkında). Kurulan hükümette görev alır; ardından işçi sendikaları ve ücretlerin iyileştirilmesi için önemli değişiklere imza atar ve 1946'da başkanlık seçimlerini kazanır. Peron ve karısı (azize) Eva'nın destek verdiği sosyal iyileştirme programları, onları milyonların sevgisi yapmaya devam ederken, ekonomideki kötüye gidiş, kritikleri de beraberinde getirir.

Peron'un devleti laikleştirme girişimleri, Katolik Kilisesi ile ters düşmesine yol açar, kilisenin de desteğini alan bir grup asker 1955'te Peron'u devirirler.

Birbirini izleyen askeri hükümetlerden sonra, 1973'de Peron iktidarı tekrar ele alır, ancak bir yıl sonra 1974'de ölür, yerine hiçbir politika deneyimi olmayan karısı Isabel Peron geçer. Isabel, batı yarımkürenin hükümete liderlik eden ilk devlet başkanı olur. Onun zamanında kendilerine Montenero diyen marksist gruplar, bir gerilla savaşı başlatırlar. Bunun sonucunda her zaman tekrarlandığı gibi, 1976'da ordu idareyi ele geçirir. Cunta ile başlayan yeni dönem tarihe "Kirli Savaş" adıyla geçer ve ardında onbinlerce ölü ve kayıp bırakır.

1982'de iyice ağırlaşan ekonomik krizin tam orta yerinde General Galtieri, 1833'ten beri İngiltere işgali altında bulunan Malvinas-Falkland Adaları'na asker çıkartır. Hemen, bölgeye asker yollayan Birleşik Krallık, üç ay süren bu garip savaşta adayı geri alır. Bu savaş, Galtieri ve cuntanın da sonu olur dramatik bir biçimde. 1983'te yapılan demokratik seçimleri, RCU'dan Raul Alfonsin kazanır.

Alfonsin, ekonomik sıkıntıları sona erdiremez, 1989'da Suriyeli bir göçmenin oğlu Carlos Saul Menem başkan olur. Menem için ilk 18 ay son derece zor geçer. 1991'de hükümette görev almaya başlayan Ekonomi Bakanı Domingo Cavallo ile birlikte Menem, serbest piyasa ve liberalizasyon programını başlatırlar. Sağlanan başarı, 1995'teki seçimde Menemistlerin senatoda ve parlamentoda çoğunluğu ele geçirmelerine imkan tanır. Arjantin, uzun yıllardır süren ekonomik kriz ve askeri hükümetlerin yıkıcı etkilerinin arkasından, gururunu yeniden kazanmaya başlar ve demokrasinin , politik stabilitenin tadını çıkarır.

1999'da Fernando de La Rua'nın başkan seçilmesi, Arjantin tarihinde bir dönüm noktası olur. Son birkaç yıldır derinleşen ekonomik problemlere yeni hükümet çözüm getiremez. 2001'in Aralık ayının 19'unda, yani bizim Arjantin'e gelişimizin hemen sonrasında, yoğunluğunu artıran protesto gösterileri, bir isyana dönüşür, 2 gün sonunda 25 ölü vardır sokaklarda. Rua, helikopteri ile Casa Rosada'nın çatısından kaçar. San Luis'in valisi Rodriguez Saa, 3 aylığına parlamentoda başkan seçilir. Ancak 10. günün sonunda kendi partisi ve kabinesindeki aleyhte girişimler sonucu istifa eder.

Duhalde, başkan seçilir. Duhalde, Arjantin tarihinin en zorlu döneminde gelmiştir koltuğa. İlk işi pesoyu dolar karşısında devalüe etmek olur. Ki bu bizim, Arjantin gibi inanılmaz pahalı bir ülkede, biraz nefes almamızı, hatta doların 3.7 pesolara öıktığı bir dönemde şımarık zenginler gibi davranmamıza yol açar. Olumlu sonuçlar hemen görülür, ekonomi yavaş ta olsa stabilize olur.

Nisan 2003'teki başkanlık seçiminin ilk turunda 18 aday da çoğunluğu elde edemez. İkinci tura eski başkan Menem ve Kirchner kalır. Menem yarıştan sürpriz bir şekilde çekildiğini açıklar ve Kirchner dönemi başlar.

FIN

Hiç yorum yok: