23 Mart 2006

ARJANTİN GÜNLÜKLERİ 1

Alitalia'nın uçağının yere ne zaman ve nasıl konduğunu hiç anlayamadık, ikimiz de. Çok yoğun bir bulutun içinde alçalmaya başlamıştı uçak. Yağmurlu, rutubetli bir hava hakimdi Buenos Aires. Çıkış tünelinin hemen ucunda karşıladı bizi Cemal Kalay (kulakları çınlasın). Otuz küsur senedir Arjantin'de Kalay, eşi Monica ile İstanbul'da tanışmışlar. Neyse Kalay bizi bavullarımızı alacağımız yere götürdü. Aynı anda bir sürü denizaşırı uçak indiğinden, ana baba günüydü ortalık. Böyle olunca, bagajımızı almamız bir saati buldu. O kadar yorgunluğun üzerine çok kötü oldu bu tabi. Kalay, bizi çıkışa götürdüğünde, ilk kez diplomatik kimlik taşımanın avantajlarını gördük. Ne bavullarımız arandı ne de en ufak bir aksilik oldu. Dediğim gibi yağmur yaıyordu. Elçiliğin bir kaç ay içinde satacağı, meşhur dev Cadillac'a kurulduğumuzda, ağır ağır çalışan silecekler, ve yine ağır ağır gaza basan Kalay yüzünden az kaldı uyuyordum. Çevre yolundan Belgrano'ya ulaştık. İlk durağımız elçiliğimizdi. Bizi çok güzel karşıladıklarını söyleyebilirim. Çalışanların. Dört buçuk sene öncesinden bahsediyorum, ama sevgili Erkan ve Zeynep'in o ilk günki yakınlıkları ve sıcaklıkları, bizi o kadar rahatlattı ki. Öğle yemeğini orada yedikten sonra, İlker'in boşalttığı apartman dairesine yollandık. Bu daire, önümüzdeki ondokuz gün yuvamız olacaktı. Bir oda bir salon, köhne bir daireydi. İlker'in daha satmadığı bir iki eşyayı kullandık bu ilk günlerde. Bu daireyi pek te iyi hatırlamamamın bir nedeni de, daha ilk hafta başlayan bel ağrılarım oldu. Bu ağrılar ki, beni dört yıl yerden yere vurdu, haftalarca evden dışarı adım atamadım, kilo aldım, çok zor günler yaşadım. Neyse ki bugün hiç bir araz bırakmadı o illet.

Hiç yorum yok: