16 Ağustos 2005

İNSANLARIN BAŞAŞAĞI YAŞADIĞI YERE VEDA...

Önümüzdeki Ekim ayının onyedisinde dört yıl tamamlanacak, Buenos Aires'e geleli. Dile kolay tam dört yıl. Nasıl zor geçmişti ilk aylar. Zaman durdu duracak gibi gelmişti bize. Sanki koca bir ömür tüketmişiz gibi bu şehirde. Ya da ne bileyim, kalan ömürümüzü burada tamamlayacakmışız gibi. Pek de haksız çıktık sayılmaz aslında. Neler olmadı ki. Yeni arkadaşlar, yeni bir kültür, tam yüreğin ortasına külçe gibi oturan HASRET, ilk çocuğum, tek çocuğum, Türkçe gözyaşları, İspanyolca kahkahalar, Portekizce kavgalar, rüyalarda kavuşmalar, ayrılıklar yeniden, araba kazaları, yeni yerler, egzotik yerler, balinalar, şarap, bir dolu pişmanlıklar, "doğru mu yaptım acaba" lar, fransız yemekleri, spor salonları, kiralanan yüzlerce video ve DVD, doğumgünleri, havaalanları, kırmızı ışıkta beklemeler, ev taşımalar, asosyalleşme korkuları, buralara özgü ürkütücü şimşekler, gri gökyüzü, havai fişekler, yalnız geçirilen yılbaşı geceleri, yeşil küçük papağanlar, uçak beklerken kurulan arkadaşlıklar, Havana'da bir defile, sokaklardaki köpek pislikleri, beyni sulanmış otobüs şoförleri, subte, plaza de mayo'da zam isteğini haykıran 400 YTL maaşa talim eden öğretmenler, market kasalarında beklemeler, üst kattan gelen garip gürültüler, Hotel Granada'da hamburgerli geceler, ikide bir yerinden oynayan parkeler, misafire yapılan yemekler, Carilo, bilgisayar tamircisi hikayeleri, Jose Luis ve acayip hayatı, hemoroid ve bel ağrıları, Arjantin egoizminin bulaşıcı etkisi, hayal kırıklıkları, özel dil dersleri, "size sen diyebilir miyim", ulusal günler, kırılan potlar, telefon görüşmelerinde rol yapmalar, işsizlik bunalımları, iş buldum başarısızım bunalımları, estimado señor bilmemkimler, San José'de yapayalnızım hissi, "hangi harfe ne zaman aksan işareti konur ?" öğretmenim, bizim gri oğlana veda, cafe con leche y tostado con jamon y queso por favor, Mühendislik Fakültesi'nde Türkçe dersleri, her tarafta binlerce kafe ve otopark vs vs vs.

Her gece bir şeyler paketliyoruz. Malum beşyüz dolar istedi kömüş taşıma firması. Onüç koli, üçyüz kilo oldu bile şimdiden. Daha bir yirmi koli kadar var bizi bekleyen. Olsun işimiz ne, bundan sonra hayatımız hep taşınmalarla geçmeyecek mi? Bekle bizi Ankara.

Hiç yorum yok: