20 Nisan 2005

İşte İradenin Zaferi...

Ne zor haftaydı allahım. Aklımdan hiç çıkmıyordu, aslında pek de düşkün olmadığım bisküviler, sonra dondurmalar vs. Ama ne çare; bel ağrılarım için gittiğim ve sırtıma iki iğne yememe sebep olan doktor, en kısa sürede 17 kilo kadar zayıflaman lazım, bu ağırlık (ki kastettiği topu topu 102 kilocuk, başka bir şey değil) kemiklerine zarar verecek dedi. Sen misin öyle diyen, başladım tam bir hafta önce diyete sayın seyirciler. Neyse ki ölümüne bir diyet değil. Yağ yeme de , şekere yan bakma de gerisi kolay dedi Didem. Ve işte sonuç: Bir haftada 96,5 kg'a iniş.

Şimdi bir hafta falan dinlenip, kaldığım yerden devam etmeli diyete.

14 Nisan 2005

Arjantin ve 20. Yüzyıl

Yirminci yüzyıla girerken, milyonlarca Avrupalı göçmene rağmen, Arjantin, dünyanın en zengin ülkelerinden biri haline gelir. Bu zenginliğin getirdiği olumlu etkiler, insan hakları konusunda yapılan gelişmeler 1930'daki ilk askeri darbeye kadar sürer. Tarihinde sürekli askeri darbeler yaşayan Arjantin, 1943'teki bir diğer darbede, yeni bir liderle tanışır: Juan Domingo Peron. (Aslında , eğer üşenmezsem, ayrı bir yazı hazırlamak istiyorum Peron ve onun son derece ilginç hayatı hakkında). Kurulan hükümette görev alır; ardından işçi sendikaları ve ücretlerin iyileştirilmesi için önemli değişiklere imza atar ve 1946'da başkanlık seçimlerini kazanır. Peron ve karısı (azize) Eva'nın destek verdiği sosyal iyileştirme programları, onları milyonların sevgisi yapmaya devam ederken, ekonomideki kötüye gidiş, kritikleri de beraberinde getirir.

Peron'un devleti laikleştirme girişimleri, Katolik Kilisesi ile ters düşmesine yol açar, kilisenin de desteğini alan bir grup asker 1955'te Peron'u devirirler.

Birbirini izleyen askeri hükümetlerden sonra, 1973'de Peron iktidarı tekrar ele alır, ancak bir yıl sonra 1974'de ölür, yerine hiçbir politika deneyimi olmayan karısı Isabel Peron geçer. Isabel, batı yarımkürenin hükümete liderlik eden ilk devlet başkanı olur. Onun zamanında kendilerine Montenero diyen marksist gruplar, bir gerilla savaşı başlatırlar. Bunun sonucunda her zaman tekrarlandığı gibi, 1976'da ordu idareyi ele geçirir. Cunta ile başlayan yeni dönem tarihe "Kirli Savaş" adıyla geçer ve ardında onbinlerce ölü ve kayıp bırakır.

1982'de iyice ağırlaşan ekonomik krizin tam orta yerinde General Galtieri, 1833'ten beri İngiltere işgali altında bulunan Malvinas-Falkland Adaları'na asker çıkartır. Hemen, bölgeye asker yollayan Birleşik Krallık, üç ay süren bu garip savaşta adayı geri alır. Bu savaş, Galtieri ve cuntanın da sonu olur dramatik bir biçimde. 1983'te yapılan demokratik seçimleri, RCU'dan Raul Alfonsin kazanır.

Alfonsin, ekonomik sıkıntıları sona erdiremez, 1989'da Suriyeli bir göçmenin oğlu Carlos Saul Menem başkan olur. Menem için ilk 18 ay son derece zor geçer. 1991'de hükümette görev almaya başlayan Ekonomi Bakanı Domingo Cavallo ile birlikte Menem, serbest piyasa ve liberalizasyon programını başlatırlar. Sağlanan başarı, 1995'teki seçimde Menemistlerin senatoda ve parlamentoda çoğunluğu ele geçirmelerine imkan tanır. Arjantin, uzun yıllardır süren ekonomik kriz ve askeri hükümetlerin yıkıcı etkilerinin arkasından, gururunu yeniden kazanmaya başlar ve demokrasinin , politik stabilitenin tadını çıkarır.

1999'da Fernando de La Rua'nın başkan seçilmesi, Arjantin tarihinde bir dönüm noktası olur. Son birkaç yıldır derinleşen ekonomik problemlere yeni hükümet çözüm getiremez. 2001'in Aralık ayının 19'unda, yani bizim Arjantin'e gelişimizin hemen sonrasında, yoğunluğunu artıran protesto gösterileri, bir isyana dönüşür, 2 gün sonunda 25 ölü vardır sokaklarda. Rua, helikopteri ile Casa Rosada'nın çatısından kaçar. San Luis'in valisi Rodriguez Saa, 3 aylığına parlamentoda başkan seçilir. Ancak 10. günün sonunda kendi partisi ve kabinesindeki aleyhte girişimler sonucu istifa eder.

Duhalde, başkan seçilir. Duhalde, Arjantin tarihinin en zorlu döneminde gelmiştir koltuğa. İlk işi pesoyu dolar karşısında devalüe etmek olur. Ki bu bizim, Arjantin gibi inanılmaz pahalı bir ülkede, biraz nefes almamızı, hatta doların 3.7 pesolara öıktığı bir dönemde şımarık zenginler gibi davranmamıza yol açar. Olumlu sonuçlar hemen görülür, ekonomi yavaş ta olsa stabilize olur.

Nisan 2003'teki başkanlık seçiminin ilk turunda 18 aday da çoğunluğu elde edemez. İkinci tura eski başkan Menem ve Kirchner kalır. Menem yarıştan sürpriz bir şekilde çekildiğini açıklar ve Kirchner dönemi başlar.

FIN

12 Nisan 2005

Tatli Cadi Posted by Hello

İçişleri Bakanlığı'ndan Haftalık Rapor

Didem de ben de dün akşam aynı doktorun ellerine teslim olduk. Ben belimden iki, o omzundan dört iğne yedi. Katakulliye geldik yani. Normal bir muayene beklerken ikimizi de delik deşik etti doktor. Zaten muayenehanenin salonunda süren bir buçuk saatlik bekleyiş ve benim telefonda oynadığım oyunda bir türlü bir üst seviyeye geçemeyişimin verdiği gerginlik de vardı. Ne oldu, yedik iğneleri oturduk yerimize. Bende biraz da olsa bir düzelme var. Didem'i bilmiyorum, o daha iğne korkusunun verdiği ekstra spazmlardan kurtulmuş değildi en son bildiğim.


Gecenin güzelliği sonradan ortaya çıktı gerçi. Lara ilk defa, dışarda bir restoranda yemek yerken uslu uslu oturdu, masadaki ıvır zıvırla oynayarak vakit geçirdi, garsonlarla falan oynadı.

08 Nisan 2005

Ülkemizi Tanıyalım - 3

Arjantin gündemine azıcık değinip, dün kaldığım yerden devam edeyim istiyorum.

Birinci haber, tabi ki Papa'nın ölümü. Televizyonlar haber saatlerinde, canlı bağlantılarla, Papa'nın geçmişte Arjantin'e yaptığı 2 ziyaretten görüntülerle dolu. Onu iyi hatırlıyorlar. 1979'da Şili'yle koptu kopacak denen savaşta yaptığı başarılı arabuluculuk ve 1983 Malvinas-Falkland Adaları Savaşı'nda ülkeye yaptığı açık destek.

Televizyon kanallarını sadece bu haber işgal etmiyor tabi. Giderek kızışan bir rating savaşı da var. Telefe'den Canal 9'a geçen Tinelli'nin popüler TV programı ShowMatch, Telefe'de ilerleyen yaşını son derece başarılı estetik ameliyatlarla örten Susana Gimenez'in eğlence programı ve Canal America'daki Indomables. İlk iki saydığım %30'lar gibi ratingle başabaşlar.

Ekonomi olumlu sinyaller veriyor vermesine ama, özellikle bu senenin Ocak ve Şubat aylarında yapılan zamlar nedeniyle, öngörülen enflasyonun , beklenenden yüksek çıkacağı endişeleri en üst noktada. Her ne kadar, başkanın kimilerince çok eleştirilen çıkışıyla, ülke genelinde protestolara maruz kalan Shell ve Esso, akaryakıt fiyatlarını aşağı çektilerse de, diğer sektörlerde hızını kesmeyecek gibi görünen fiyat artışı, halkın boğazını sıkmaya başladı.


Hadi kaldığımız yere, 1880'lere hızlı bir dönüş yapalım.

Uruguay'ın ayrılmasının yarattığı karışıklık ortamını değerlendirmek isteyen Paraguay, Arjantin topraklarını işgal eder 1865'te. Ancak karşısında Üçlü İttifak'ı bulur. Arjantin, Brezilya ve Uruguay güçlerini birleştirir, zafer de 1870 yılında onların olur. Bir nebze rahatlayan Arjantin, yarım bıraktığı işini tamamlamak üzere, yüzünü güneye, geniş pampalara çevirir. Buna yerlilerle kanlı savaşların yaşandığı, güneyde Rio Negro'ya kadar süren Çöl Savaşları denilir. General Julio Roca liderliğindeki silahlı güçler, güneyde yatan bu verimli toprakların hayvancılığa açılmasına ve çiftlklere dönüşmesine imkan verirler. Bu savaşın sona erdiği 1880'de, aslında Buenos Aires'in ulusal konularda ağırlığına olumlu bakmayan Roca, başkanlık seçimlerini kazanır. Seçim sonrasında yapılan ilk iş, Buenos Aires'i eyaletten ayırarak özerk bir şehir haline getirmek ve şehri ülkenin federal başkenti olarak ilan etmek olur. 1881'de , uzun yıllardır Şili ile gerçekleştirilen sınır çizgisi görüşmeleri sona erer ve Arjantin, kıtanın en güney ucundaki Tierra del Fuego'nun doğu kısmı ile yetinir. 1895'te A.B.D.nin hakemlik yaptığı, bu kez Brezilya ile yapılan sınır düzenleme görüşmeleri sonucunda da, 65.000 kilometrelik bir toprak kazanır Arjantin.

1880'den başlayan 50 yıllık süreç içinde Arjantin'in ekonomik ve sosyal açılardan göze çarpan gelişmesi, onu 20. yüzyılın ilk yarısı içinde Güney Amerika'nın önde gelen ilk ülkelerinden birisi yapar.

Arkası Yarın : Peron ve Azize Evita, Menem, krizler ve Kirchner.

Ülkemizi Tanıyalım - 2

Buenos Aires'in şimşekleri de bir başka. Dün gece, saat üç sularında, bir deli gökgürültüsüyle fırladık yataktan. O neydi öyle yarabbim?... Koştuk, Lara'nın odasına, ama sabahları, sinek kanat çırpsa uyanan kız, bana mısın demiyor, uykusunun en derin yerinde hanımefendi.

Neyse, devam edelim Arjantin hakkında dediklerimize.

Arjantin'in Atatürk'ü General José San Martin, bir ordu toplayıp, kral yanlarını yenilgiye uğratır ve atının başını batıya çevirerek, Şili ile Peru'nun bağımsızlıklarına katkıda bulunmaya gider.

1820'lere gelindiğinde barış sağlanmıştır, ancak hükümetin stabilitesini bir türlü çözüme kavuşturulamamıştır. 1825 ve 1827'lerde Brezilya ile girilen savaş da bu durumu sürdürür ve bu savaşların sonucunda Uruguay da birlikten ayrılarak bağımsızlığını ilan eder. Bu politik karışıklık, 1829'da yapılan seçimleri General Juan Manuel de Rosas'ın Buenos Aires valisi seçilmesiyle hissedilir şekilde azalır. Rosas, birlik üyesi diğer eyaletlerle çok iyi ilişkiler kurar ve otoritesini yaymaya başlar; sonuçta kurulan birliğin adı Arjantin Konfederasyonu olur. Ancak Rosas, otoritesini, dikatörlük derecesine varan eylemlerle devam ettirmektedir.

1833'de, 150 yıl sonra Arjantin'in bir kez daha acı bir şekilde başını ağrıtacak olan Malvinas Adaları'na (Falkland Adaları) İngiltere asker çıkarır ve sahip çıkar. Rosas'ın demir çizmeli iktidarı, 1852'de Uruguay ve Brezilya'dan destek alan bir devrimci bir grubun başındaki diğer bir general ve Entre Rios eyaleti valisi Justo Urquiza tarafından yıkılır. 1853'de federal anayasa kabul edilir. Urquiza da Arjantin Cumhuriyeti'nin ilk devlet başkanı olur. Ama dertler bir türlü bitmez. Buenos Aires, yeni anayasayı kabul etmez, 1854'te kendi bağımsızlığını ilan edir. Cumhuriyet ile Buenos Aires arasında savaş başlar, bu savaş da Buenos Aires'in 1859'de yenilgisi ve Cumhuriyet'e katılmasıyla biter. Acılarla dolu bir tarih yazılmaktadır bu topraklarda. Yenilgiyi kabullenemeyen asiler, General Bartolome Mitre önderliğnde cumhuriyetin ordusunu yenerler (1861). Devlet Başkanı istifa eder, bir sonraki yıl yapılan seçimleri Mitre kazanır. Bu savaşın önemi, Buenos Aires'in gücünü diğer eyaletler üzerinde kabul ettirmesi, federal başkent ünvanını alması ve bunların sonucunda da zengin kaynakları kendisine çekmenin önünü açmasıdır.

Arkası Yarın : Uruguay ve Paraguay'la savaşlar, acılar, açlıklar ve kargaşa...

06 Nisan 2005

Arjantin Posted by Hello

Ülkemizi Tanıyalım

Burada kastedilen ülke Arjantin'dir. Sonuçta , ben de burada ekmek yiyorum değil mi? O kadarcık da kadir kıymet bilmek lazım. Hem ne zamandır, şu Arjantin'i anlat bir hele, yazdıklarını düzenlemeyecek misin, keşke yazar olsan da kitap yazsan, karı-kız durumları nasıl orada diyip, başımın etini didikleyen siz değil miydiniz, ey hayran kitlem. Hadi hodri meydan. Ben başlıyorum yazmaya, siz de yorum yazın bakalım cesaretiniz varsa. Yaz ulen!... , demesi kolay.


Dur, dur yazılar bitti, başlıyor galiba...

ARJANTİN

Başkan Nestor Kirschner'in de memleketi olan , güneydeki Santa Cruz eyaletinde yapılan arkeolojik çalışmalar, ülkede 13.000 yıl önce avcı-toplayıcı bir topluluğun yaşadığını ortaya koymuş. Bu insanlar, türleri 10.000 yıl önce tükenmiş vahşi güney amerika atlarını ve lamaları, bir tür deve kuşu olan ñandu gibi hayvanları avlayarak yaşamlarını sürdürmüşler.

Kayda değer bir nüfus olarak, tarihler 16. yüzyılın başları gösteriyor. Bu tarihlerde şimdi de az da olsa izleri kalan Mapucheler dışında, neredeyse tek bir temsilcisinin kalmadığı Tehuelcheler, Rampaslar ve Matacoslar gibi pampa yerlileri görülmeye başlamış. Onlar, sakin sakin yaşarlarken, ilk İspanyol Juan de Solis, ayak basmış Rio de La Plata nehrinin kıyılarına. Ancak, yöredeki yerliler direniş göstermişler, hem onu hem de adamlarını öldürmüşler. Belki bu nedenle, belki başka nedenle bilinmez, Magellan, tırsıp karaya ayak basmadan dümeni güneye kırmış, Atlas Okyanusu'ndan Pasifik'e bir geçiş yolu ararken, kendi adıyla anılan fırtınal Magellan Boğazı'nı bulup, yoluna devam etmiş.

1527'de Sebastian Cabot ve Diego Garcia, bu kez, dünyanın bu en büyük haliçinden (şimdi Bueos Aires'in karşıdan Montevideo'yu seyrettiği nehir ağzı oluyor), yukarıya yelken açıp , kuzeyde, Parana ve Paraguay nehirlerinin kesiştiği bölgede ufak bir yerleşim merkezi kurmuşlar. Burası da, geniş bir öngörüye sahip, ama silaha sahip olmayan, yerlilerce 2 sene sonra yerle bir edilmiş. 1536 yılında Pedro de Mendoza, çok büyük bir güçle, bugün San Telmo ve Boca semtlerinin ortasında kalan parkın olduğu bölgeye çıkmış ve ismi Santa Maria del Buen Ayre isimli yerleşkeyi kurmuş. Yerliler buranın icabına hemen bakmışlar. Böylece, Paraguay'ın güneyinde kalan bölgeler, uzun bir süre daha işgal edilmemiş ve keşfedilmemiş (?) olarak kalmışlar. Paraguay'ın bugünkü başkenti olan Asuncion'da İspanyollar , yerlilerle daha dostça bir ilişki kurabilmişlerdi, ki bu da onların en azından bu bölgede biraz daha tutunabilmelerini sağlamıştı.

Ve nihayet 1580'de Asuncion- Santa Fe şehirlerinden toplanan bir kuvvetin başında Juan de Garay, bu toprakları bir geldi, pir geldi. Bir çok sıkıntıya rağmen o ve halefi Hernando Arias de Saavedra zamanında şehrin güvenliği sağlandı. Bunlar devam ededursun, Şili ve Peru'dan Arjantin'in içlerine kolonileştirme amaçlı turistik turlar düzenleniyordu. 150 yıla yayılan ve İnka yollarını takip eden bu turlar sonucunda Jujuy, Salta, Cordoba, San Juan ve Mendoza gibi yerlerde şehircikler kuruldu.

1776 senesinde İspanya Krallığı , Arjantin, Şili, Paraguay, Uruguay ve Bolivya'nın bir bölümünü de içine alan, başkenti Buenos Aires olan Rio de La Plata Genel Valiliği'ni ilan etti. ÖZellikle liman sayesinde gücü artan burjuvazi, 1810'da devrimci bir hareketle, Rio de La Plata Birleşik Eyaletleri'ni ilan etti. Genel Vali tahttan indirildi. 1816 yılının mart ayında, eyaletlerin temsilcileri Tucuman'da biraraya geldiler. 9 Temmuz'da da İspanya'dan bağımsızlık ilan edildi. Bir grup ülkenin monarşiyle yönetilmesini talep ederken, diğer bir grup cumhuriyet idaresini istiyorlardı. Bunlar ülkenin yakın bir gelecekte içi savaşa gitmesi riskini de beraberinde getirdi doğal olarak.